Ön not: Bu yazının kafamda ilk şekillenen hali hayli kişisel, 10-15 yıllık bir seyahatin mola noktalarına değinen, deyim yerindeyse proje gibi kendimi de hayli faş eden bir metindi. Sonradan bu yapıdan vaz geçtim, belki de çekindim ve korktum; daha resmi, daha mesafeli ve daha objektif bir konumda kalmayı tercih ettim. Bir gün “Bu Pardus da Nereden Çıktı?” mealinde bir kitap yazacak olursam, o zamanlara kadar hafızam bana fazla ihanet etmezse, o gün geldiğinde çekinmez ve korkmazsam o hikayeyi de öğrenebilirsiniz.
Pek çok özgür yazılım projesini gıpta ile izliyorum, o projelerin yöneticilerinin yerinde olmak istemiyorum, ama Pardus’un değil de o projelerin başında olmanın nasıl bir hafiflik duygusu yaratacağını merak ediyorum. Neden mi? Anlatayım…
Benzer bir Linux dağıtımı projesinin başındaki kişi olarak yıllar süren çabalarınız ve son derece hassas ve dikkatli çalışmalarınız sonrasında bir kişisel bilgisayar üreticisini kendi dağıtımınızı ön-yüklü dağıtmaya ikna etseniz başarılı addedilir, alkışlanır, takdir toplarsınız…
Ya da bir özgür yazılım projesi yöneticisi olarak amaç ve hedefini bir ürün ortaya koymanın ötesine geçirseniz, proje olarak o memleketin bilişim sahnesinde kayda değer bir değişiklik yapmayı hedeflediğinizi ilan etseniz, “bilişim ihracatı”ndan bahsetseniz hemşehrileriniz bunları duymaktan sevinir, heveslenir, daha şevkle sarılırlar işlerine…
Misal, işinizi yalnızca bir yazılım projesini yönetmek olarak görmeyip proje ve ürününüzün basın ve halkla ilişkilerine, tanıtımına, camia ilişkilerine de eğilseniz ve projeler geliştirseniz, bir yandan mekanik yazılım üretim sınırını aştığınız için takdirle karşılanır, diğer yandan da giriştiğiniz işin zorluğu karşısında destek bulursunuz…
Veya bir Linux dağıtımının yöneticisi olarak bir dizi danışma sonrasında sürüm isimleri ile çevre ve doğa bilinci ve sevgisini geliştirmeye, dikkati nesli tehlikedeki canlılara çekmeye karar verseniz bu hareketiniz çevreciler tarafından büyük destekle, diğerleri tarafından da saygıyla karşılanır…
Pardus projesinin başındaysanız, ASLA! Herhangi bir yapıcılığı olmayan “yannışsın!” tonunda eleştirilirsiniz, itham edilirsiniz, dalga geçerler sizinle, hakarete uğrarsınız…
Neden? Anlamakta çok güçlük çekiyorum… Neden bir yandan çok amansız birer özgür yazılım, Linux ve hatta Pardus destekçisi olduklarını söyleyen kişiler projenin ileri doğru adım atmasından ya da hedefini büyük tutmasından rahatsız olur? Neden yaptıklarınız ya da yapmaya çalıştıklarınız, hem de dokuz kat yabancılar tarafından değil, aslında omuz omuza ter dökmeniz gerekenlerce küçük görülür ve küçük gösterilmeye çalışılır? Neden kendi lisanınızda, aynı toprakları paylaştığınız insanlarca yazılmış olumlu ya da ciddi ve derinlikli değerlendirme yazıları bulamazsınız, buna karşın Kanada’dan, Polonya’dan, Japonya’dan alkışlar ulaşır kulaklarınıza? Neden daha iyiye ve daha güzele doğru yarışmak için çabalarken sürekli çelmeler, tekmeler gelir bacaklarınıza, ayaklarınıza? Neden bir Cumartesi gecesi saatin 3’ünde yeni projeleri, atılımları, aşılacak zorlukları değil de bunları düşünür ve yazarken bulursunuz kendinizi? Neden?
İlk gününden beri Pardus projesine çok saldırıldı. Saldırı diyorum, çünkü başka sözcük bulamıyorum durumu tarif için. İçeriden, dışarıdan; yukarıdan, aşağıdan; gizli, açık çok saldırıldı… Sinirsel ve zihinsel olarak kesinlikle, bu yetmez gibi fiziksel olarak çok yıpratıldık. Tüm hal ve tavırlarımızda olmasa bile eğilim ve yönelimimizde doğru olduğumuzu biliyorduk, dayandık… Artık haklı çıktığımız daha iyi ortaya çıkıyor: Misal, GSoC’dayız; misal, escort Pardus ön-yüklü kişisel bilgisayarlar satıyor; misal, Kubuntu gelecek sürümlerinde Pardus teknolojilerini kullanmayı tartışıyor, düşünüyor; misal, camia sitemiz Özgürlükİçin.com haftadan haftaya, aydan aya erişim sayısını katlıyor… Daha misaller çok, sıradalar, birer birer suyun yüzüne çıkacaklar. Ve eminim ki saldırılar durmayacak, hatta belki daha da artacak…
Ben Erkan Tekman… Pardus projesini yönetiyorum… Türkiye’de ve dünyada Pardus’un ve özgür yazılımın başarısı için çalışıyorum ve bu yolda çalışmaya devam edeceğim… Gücüm yettiğince, sabrım elverdiğince… Onlar da saldırmaya devam etsin… Buradayım! Beklerim…
Bir Cevap Yazın