GoogleOS geyikleri ile ilgili olarak aklımda kalan ilginç bir enstantane bizim Emre Sokullu’un konu üzerindeki değerlendirmesi ve kestirimleri ile sevgili Ian Murdock’un Emre’nin yazdıklarını saçma bulan günlük girdisi oluyor. Ne yapalım, insanın hafızası arada sırada böylesine muzip oyunlar oynayıveriyor 🙂 Malum ve kısa polemik bundan hemen hemen bir yıl önce gerçekleşmiş. Emre ilk yazısında bir Friedman biriminde, Vista’nın ve Microsoft Live platformunun kazanacağı yaygınlığın Google için oluşturacağı tehdide bir yanıt olarak GoogleOS’un gerçeklik kazanacağını iddia etmiş. Murdock ise Google’ın işletim sisteminin zaten web olduğunu ve GoogleOS’un hiçbir zaman (ya da en azından 2007 yılı içerisinde) ortaya çıkmayacağını yazmış.
Ve birkaç gün önce aniden- birdenbire- önceden uyarmadan- gOS ortaya çıktı… Wal-Mart zincir dükkanlarında 200 $’a satışa sunulan everex bilgisayarları, gPC’ler, gOS yüklü geliyorlardı. Hemen gOS’un “g”si google’ın “g”si (ilk ya da ikinci 🙂 olarak algılandı ve haber kulaktan kulağa yayıldı. Bununla kalmadı, koca koca haberciler bile bu algıya katkıda bulundular. Kısa sürede ortaya çıktı ki gOS’un “g”si aslında green’in “g”si imiş, gOS’un ve everex’in) Google ile bir bağlantısı yokmuş. gOS’un babası David Liu isimli bir genç imiş. gOS’u Ubuntu ve Enlightenment kullanarak, küçük bir geliştirme grubu ile, altı aylık bir sürede geliştirmişler. Geliştirme aşamasında Google’ı ziyaret etmişler, ne yapmaya çalıştıklarını anlatmışlar, olumlu karşılanmışlar. gOS ve gPC ortaya çıktıktan sonra da Wal-Mart’tan alınma bir gPC ile Google’a gidip bir sunum yapmış. Kimi sitelere göre ise gOS bir GoogleOS olmasa bile Google’ın “onay damgası”nı taşıyormuş.
Tabii ki gOS’un GoogleOS olarak lanse edilmesinin ardındaki temel neden bilindik masaüstü işletim sistemlerinden farklı olarak hayli kalabalık bir Google uygulama dizinini barındırıyor olması. “Barındırmak ne demek?” diyeceksiniz, anlatayım:gOS masaüstündeki MacOS Dock benzeri yuvada bolca Google uygulaması simgesi mevcut. Ama sevgili Gökmen Göksel sayesinde nail olabildiğim gOS’da bu simgeler firefox’u çalıştırıp ilgili uygulama URL’sine gitmekten başka birşey yapmıyorlar. Meşhur Prism dahi hemen hiç kullanılmamış. Yani gOS bildiğiniz Enlightenment yüklü Ubuntu…
İki şaşkınlık yaşıyoruz durumla ilgili olarak: Öncelikle, aslında pek de matah olmayan Ubuntu temelli bir dağıtımın, The New York Times dahil, böylesine geniş bir medya dalgası yaratması. Ama Wal-Mart ve Google isimlerini görünce insan heyecanlanmadan edemiyor açıkçası. İkincisi ise böylesine yeniyetme (startup) bir şirketin Wal-Mart’a böylesine iddialı bir ürünü sokabiliyor olması. Tamam, arada everex gibi ufak ve fakat yıllanmış bir bilgisayar üreticisi var; ama yine de gOS’un böylesine bir pazar yaygınlığına erişmesi taktire şayan… hem şirket açısından, ve hem de Amerikan ekonomisinin inovasyona verdiği önemi vurgulamak babından.
Önce Emre-Murdock çekişmesine dönelim. Ama “Kimin kestirimleri tuttu, kiminki tutmadı?” tartışmasını bir kenara bırakalım da Murdock’un vurguladığı noktaya odaklanalım:
Releasing yet another Linux distribution isn’t disruptive—redefining what an operating system is is disruptive, and Google’s already doing that.
Bu noktadan hareketle, “eğer Google işletim sistemi pazarında yıkıcı (disruptive) bir etki oluşturabilecekse, bir GoogleOS geliştirmelidir” çıkarımında bulunabiliriz. Yeniyetme şirketin geliştirdiği gOS bu özelliğe sahip değil. Bolca Prism soslu hali de olmayacak kanımca. Ama Google benimle aynı şekilde düşünecek diye bir kural yok. Hele hele Adobe’un meşhur AIR teknolojisi, zengin internet uygulamaları (RIA) dünyasında yıkıcı olmasa da ufuk açıcı bir örnek oluşturmuşken. Dikkat buyrun, Google yalnızca Microsoft’a karşı bir rekabet avantajı oluşturmakla meşgul değil, olmamalı. Bir yandan da kendi iş sahasını olası rakiplere karşı korumak durumunda. GoogleOS’u yalnızca saldırı amaçlı düşünmemekte yarar var, kim bilir, belki de savunma ağırlıklı olacaktır.
Masaüstünün ölümünü ilan etmemize daha çok var. Her ne kadar Web 2.0, RIA ve bildiğimiz internet işimizin ve zamanımızın çoğunu üstlenecek olsa da uzunca bir zaman bunun altında çalışan bir işletim sistemine gereksinim duyacağız. Bu işletim sistemi sadece Emre’nin bahsettiği aracı konumunda kalmayacak, değer üreten işlevi de olacak. Vista’nın, Leopard’ın, KDE4’ün, … geceli gündüzlü geliştirilmesinin ardında yatan önemli nedenlerden biri de bu. Yoksa masaüstünün, kalın istemcilerin, PC’nin ölümü yıllar yıllar önce ilan edilmiş, internet tarayıcısının, ince istemcilerin, WebOS’un hızlı yükseliş kehanetleri dillenmişti. Larry Ellison’un Network Computer’ini kaç kişi anımsıyor? Google, “n|c” diye aratınca yanıt bile vermiyor. Bende ise bir beyzbol şapkası kalmış yadigar 🙂
Son olarak GoogleOS’un temel rekabetinden söz edeyim: Mevcut işletim sistemi üreticileri. Başta Microsoft, sonra Apple. Tüm Linux dağıtıcıları: RedHat, Novell, Mandrake, Ubuntu, … Windows’un yaygınlığı ve MacOS’un kullanıcı deneyimi ile kolay kolay başa çıkabilir mi GoogleOS? Daha önemlisi Linux temelli bir GoogleOS, yeni bir Ubuntu hikayesi olmanın ötesine gidecek neler sunabilir?
Sevgili Ian Murdock’a katılıyorum: İşletim sistemi pazarı Google için kolay bir zafer, hatta rahat bir mücadele vaat etmiyor. İş modeli ve planı açısından da bulunulması gereken bir sektör gibi görünmüyor. Bu nedenle -Mozilla ile Prism temelli çeşitli flörtleşmeler dışında- Google masaüstünden uzak durmayı yeğleyecektir, görünen gelecekte…
Bir Cevap Yazın