TBD İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen İstanbul Bilişim Kongresi, Kurumsal Yazılım 2007 başlığı altında 7-9 Haziran günlerinden Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş kampüsünde gerçekleşti. Kongre’nin 8 Haziran Cuma günkü oturumlarından biri de Özgür Yazılım’a ayrılmıştı ve ben de katkıcılar arasındaydım.
Önce bir uyarı: grem grup tarafından düzenlenen etkinliklerden uzak durun; biz artık öyle yapacağız. Geçen Kasım ayında Corptech 2006 adıyla düzenledikleri kurumsal bilişim fuarına katılmıştık. Son derece iyi hazırlandığımız ve HP, IBM, Gönen Bilgi Teknolojileri ve Portakal Teknoloji gibi çözüm ortaklarımızla birlikte hayli başarılı bir stand oluşturduğumuz etkinliğe herhalde yalnızca birkaç yüz kişi katılmış, ve komşu stand görevlileri dışında neredeyse hiç ziyaretçimiz olmamıştı. İstanbul Bilişim Kongresi’ni de grem grup’un düzenlediğini son anda öğrendim ve kongre alanına gittiğimde sürprizle karşılaşmadım: 20’nin üzerinde firma stand açmışlar, 8 paralel oturum düzenleniyor; ama izleyici sayısı herhalde iki yüz civarında. Onların çoğu da Boğaz’a nazır kantinde zaman geçirmeyi tercih ediyorlar. Oturumlara ortalama on izleyici katılıyor. Hele Özgür Yazılım oturumunun birkaç yüz kişilik koca bir anfide yer aldığını düşünürsek… Rezalet!
Oturumumuza dönersek: Açılışta IT Business Weekly‘nin genel yayın yönetmeni sevgili Yücel Komçez’in “Kuşbakışı Kurumsal Pazar ve Özgür Yazılım” başlıklı bir konuşma yapmasını planlamıştık, ancak bazı iletişim sorunları nedeniyle iptal etmek zorunda kaldık. Ardından ben “Pardus ve Kurumsal Pazar” başlıklı bir konuşma yaptım, önümüzdeki günlerde ayrıntılarını buradan paylaşacağım. Son olarak da benim yönettiğim “Özgür Yazılım ve Fikri Mülkiyet” başlıklı bir panel vardı. Tüm oturumun on civarında izleyici ile başlayıp panel sırasında yirmi kişiye kadar “kalabalık”laştığı ve yedi izleyici ile sona erdiğini vurgulamak istiyorum. Son derece ilginç (kendim de konuştum diye söylemiyorum, 😉 ve zengin bu içeriğin bu kadar az ilgi çekmesi çok üzücü… “Allah beterinden saklasın…” dedik, kendi kendimize konuştuk 🙂
Panel konuşmacılarımız IBM’den Serkan Şahin, Sun Microsystems’dan Funda Öncü ve LKD’den (yoksa TBD mi?) sevgili Türker Gülüm idi. Panele iki firmayı da davet etmiştik aslında: Microsoft ve Novell. Microsoft Türkiye “panele katılımını faydalı bulmadığını, eğer Microsoft’un iş ortağı yazılım evleri aracılığıyla Türk yazılım ekonomisine ne boyutta bir ciro kazandırdığını anlatabilecekleri bir yer verilirse bu konuyu tercih ettiklerini” söylemiş. İlginç, biz burada fikri mülkiyeti ve özgür yazılımı konuşuyoruz. Microsoft’tan birileri gelip de “özgür yazılımcılar bizim 235 patentimizi ihlal ediyorlar” diyebilir, Novell ile yaptıkları meşhur anlaşmanın ardındaki düşünceyi, Xandros ile yaptıkları diğer meşhur anlaşma ile son yayınlanan GPLv3 taslağı arasında bir bağlantı olup olmadığını, ODF ve Office OXML ilişkisini, … anlatabilirdi. Konumuz ciro ya da yazılım ekonomisi değil, doğrudan fikri mülkiyet, açık standartlar, açık kaynak ve özgür yazılım idi… Kendiler bilirler. Novell Türkiye ise “ilgili tüm arkadaşları kongre günlerinde şehir dışında olacağı” için katılmadı. Yorum yok, ne diyeyim, İstanbul’da kurumsal yazılım diye kongre toplanıyor, Türkiye’de tüm satışı kurumsal olan Novellciler şehir dışında…
Katılmayanları bırakıp katılanlara bakalım, tekrarlayayım, panel konuşmacılarımız IBM’den Serkan Şahin, Sun Microsystems’dan Funda Öncü ve LKD’den (yoksa TBD mi?) sevgili Türker Gülüm idi. Ben, zaten bir önceki konuşmayı vermiş olmak ve dahi konuşmacılara olabildiğince fazla zaman ayırmak nedeniyle az konuşmaya gayret ettim (benim standartlarımda “az konuşma”nın ne anlama geldiğini bilen bilir 🙂 ve hızla sözü panelistlere verdim. Bu arada “firma temsilcisi arkadaşlar birazdan ‘açık kaynak’ diyecekleri aslında kastettikleri ‘özgür yazılım’, çünkü aslında Open Source IS Free Software” demeyi de ihmal etmedim. Ama, ilginç bir şekilde, Serkan Bey de Funda Hanım da bol bol “özgür yazılım” diyerek beni utandırdılar.
Aşağıda panel sırasında tuttuğum notları bulacaksınız:
Serkan Şahin/IBM:
2000’den fazla IBMci açık kaynak ve açık standartlar üzerinde çalışıyor
IBM e-ticaret stratejisi (’99):
- internet
- açık standartlar
- küreselleşme
“money driven” -> “community driven”
“IBM’in açık kaynağa bakışını müşterisi belirliyor” Türkiye:
- IBM Linux Merkezleri (İstanbul, Ankara, MEB)
- IBM Center for Advanced Studies (İstanbul Bilgi Üniv.)
“Camia ile birlikte çalışmak için kaynak kodunu açmak ve yazılımı özgürleştirmek gerekli”
Funda Öncü/Sun:
“Açık kodla yaşıyoruz…”
openSolaris (’05): 7 milyon indirme, %70’i Sparc değil
Linux: Sun katkısı 404 mio $
Java -> GPL (Kasım ’06)
Jonathan Schwartz (CEO): “Şubat ’08’de tüm yazılımlarımız açık kod olacak”
openSparc
“Özgür yazılım (donanım) pazarımızı genişletiyor.”
IBM:
“Hizmetler pazarı dolayısı ile özgür yazılımdan para kazanıyoruz”
Türker Gülüm/LKD+TBD:
“Yazılımın garantisi olmaz: GPLv2”
Microsoft-Novell anlaşması (Kasım ’06)
Açık standartlar:
IBM: Açık standart -> açık bilişim
“XML: mimarinin uzun ömürlü ve kolay olması”
Sun: “Tüm portföyü tamamlayıcı bir parça”
Sun motto: “Network is the computer”
İnovasyon:
Sun: “Açık kaynak inovasyonu artırır”
“Özgür yazılım: En mükemmel yazılım”
IBM: IBM motto: “Innovation that matters”
“Fikri mülkiyetin insanlığın mutluluğu için kullanılmasını sağlamak amacıyla yapılacak daha çok şey var”
“Açık kaynak, özgür yazılım, inovasyon birlikte etkileşerek gelişecekler”
Patentler:
IBM: “ABD yasaları bunu gerekli kılıyor”
Sun: “Patentleri açıyoruz”
Türker: “GPLv3’te özgürlüklerin kısıtlanması ve patent ilişkisi”
IBM: “Açık üniversite örneği (MIT)”
Benim notlarım tam belli edemiyor olsa gerek, ama (ben yönettim diye söylemiyorum 🙂 katıldığım/izlediğim en iyi panellerden biriydi. IBM ve Sun’ın özgür yazılıma verdikleri destek, her ne kadar ticari kaygılara dayanıyor olsa da, nasıl sağlam felsefi temeller bulmuş ve bu yaklaşım nasıl çalışanlarına yansımış, görmek keyifliydi. Bu iki dünya devinin inovasyonun geleceğini özgür paylaşım ve birlikte üretimde görmeleri de sevindirici idi.
Serkan Şahin’in “bilgisayar kullanıcılarının aptallaştırılması” benzetmesini sevdim, ama bu benzetmeyi tüm bilgisayar kullanıcılarının aynı zamanda bilişimci olmaları gereği anlamında kullanmasına katılmadım. ABD kaynaklı bu iki şirketin çalışanlarının ürettiği fikri mülkiyeti kaydettirmek ve korumak için patent almak dışında bir seçenekleri olmadığına ben de üzüldüm, ama bu patentleri özgür yazılım camiasının kullanımına açmalarını alkışladım. Kısacası, hoş iki saat geçirdim…
Bir Cevap Yazın