Microsoft, ve özellikle Steve Ballmer, meşhur Microsoft-Novell anlaşması ardından gittikçe artan bir sıklık ve tonda “Linux bizim fikri mülkiyetimizi kullanıyor” kıssalı bir karalama (FUD=Fear, Uncertainty, Doubt) kampanyası başlatmıştı. Altı ay sonra ağızlarındaki baklayı çıkardılar: Microsoft Genel Hukuk Danışmanı Brad Smith ile Lisanslama Müdürü Horacio Gutierrez Fortune dergisine verdikleri mülakatta Linux ve özgür yazılımların 235 Microsoft patentini ihlal ettiğini iddia etti. Hatta habere göre Microsoft yetkilileri “özgür yazılımların yüksek kalitede olmasının nedeni” olarak bu patent ihlallerini göstermişler.
Malum anlaşmanın meşhur patent ihlali maddesine göre Microsoft, Novell’in Linux ve özgür yazılım müşterilerini fikri mülkiyet ihlalleri nedeniyle dava etmeyecek. Yine meşhur SCO davası sonrasında pek çok önde gelen Linux dağıtımı ve özgür yazılım şirketi de kullanıcılarına patent bağışıklığı taahhüdünde bulunmuşlardı. Yani, görünürde sorun, başta RedHat, Linux dağıtıcıları ile Microsoft arasında. Ama bu sorun, doğal olarak, özgür yazılım üzerine bir lisans bedeli gelmesi ve özgürlüğün artık ücretsiz ya da ucuz ol(a)maması anlamına gelecek. Linux’un edinme maliyetini, toplam sahip olma maliyetini, her çeşit fizibilite hesabını etkileyecek. Bir de patent bağışıklığı, olası fikri mülkiyet ihlali davaları, şu-bu gibi pek çok hukuki terimi satınalma sürecinin göbeğine sokacak. Microsoft’un planı bu; en yakın işbirlikçisi de Novell ve dolayısı ile SuSE.
Bu hikaye bir yana, yapılan kimi yorumlarda benim bir süredir kullanmakta olduğum bir deyime rastlamak yüreğime biraz su serpti. Tehlikenin doğru şekilde farkında olanlar var neyse… Bir zamanlar özgür yazılımın açık kaynaklı olma özelliği (yani dört özgürlükten sadece Özgürlük 2’nin bir ön koşulu) fazlasıyla ön plana çıkarılıp kampanyalar düzenlenmişti memleketimizde. O zamanlar biz basbas tepinmiştik, “Önemli olan özgürlük, kaynağın açık olması hedef saptırıyor” diyerek. (Bu arada, hala Open Source IS Free Software, eğer İngilizce konuşuyorsak!) Yakın zamanda da “bedava yazılım” diye bir laf çıkmış derler, herhangi bir özgürlükle alakalı olmayan, tüm özgürlüklerin birleşmesi ve basit ekonomi teorisi ile ortaya çıkan bir sonuç yalnızca. Hayır, konu fiyat değil, özgürlük ve bunun getirileri…
Neyse, konuya dönelim, “benim bir süredir kullanmakta olduğum bir deyim” demiştim; deyimimiz Microsoft vergisi. Microsoft, işletim sistemi ve ofis seti pazarındaki fiili tekel (ya da açık ara pazar lideri) olma durumunu sürekli kötüye (kullanıcı için) kullanır durumda. Değer katıp katmadığı hayli tartışmaya açık yeni sürümlerini, Windows Vista’yı, Office 2007’yi, OEM üreticilerine pompalıyor. Dev pazarlama bütçeleri ile bireysel kullanıcıyı yönlendiriyor, sürekli güncelleme (hem yazılım ve hem de donanım) yapmaya itiyor. Eski ürünlerine, örneğin Windows XP’ye, desteğini kaldırarak gönüllü terfi yapmayanları mecbur kılıyor. Sonuçta kullanıcısına sunduğu şey değişiyor mu, pek değil! Yine aynı işlevleri yerine getiriyorlar; ofis dokümanı yaratıyorlar, internette geziniyorlar, medya dosyaları izliyorlar… Ama aynı işlevselliğe sahip olabilmek için yüzlerce dolar vermek zorunda kalıyorlar. Hem de neredeyse alternatifsiz bir şekilde.
Bu durumun bir benzeri de devlet düzeninde vardır; kattığı değer tartışmalı olsa da devlete vergi verirsiniz. Yoksa sizi rahat bırakmaz, takibat yapar, ceza keser, şu-bu… Aynı şey… “Microsoft devleti” de işlevselliğinizi artırmadan paranıza talip; üç-beş yılda bir yaptığınız şeyleri hemen hemen aynı şekilde yapmaya devam etmek için kucak dolusu para vermeniz gerekiyor. Yoksa birlikte çalışabilirlik, donanım uyumsuzluğu, güvenlik güncellemelerinin sona ermesi, vb. taktiklerle rahatsız ediliyorsunuz. Şimdi de alternatifini bulmuş, özgür yazılımı seçmiş kullanıcılara salma salıyor Microsoft. “Patentimi çaldınız” diyerek FUD yaratıyor, Novell kullanıcılarına bir çeşit arka çıkarak rekabeti engelleyici hareketler yapıyor, mümkünse tüm Linux ve özgür yazılım kullanıcılarını da lisans adı altında vergi şemsiyesi altına almaya çalışıyor…
Oysa biz, özgür yazılım geliştiriciler olarak, Pardus 2007’yi özgürce dağıttığımız yetmiyormuş gibi tüm güvenlik yamalarını ve paket güncellemelerini de aynı şekilde internetten erişilebilir durumda tutuyoruz. Bu yetmezmiş gibi üç ayda bir güncellenmiş sürümümüzü yayımlıyoruz, işte Pardus 2007.1 Felis chaus, işte yakında yol haritası duyurulacak olan Pardus 2007.2… Böyle yapmaya da devam edeceğiz. Özgür yazılımın yazılım dünyasında dürtücü (disruptive) bir etkiye sahip olduğunu görüyoruz, biliyoruz… Ve bunun yalnızca yazılım geliştirme ile sınırlı kalmayacağından, yazılım sanayine de sirayet edeceğinden de eminiz. İki yıl önce bizleri müstehzi gülümsemelerle izleyenlerin şimdi nasıl ilgili olduklarını görüyoruz, yarın biz adımımızı atmadan işbirliği teklifinde bulunacaklarını da tahmin edebiliyoruz.
Şöyle diyeyim Steve Ağa: Ahali saçma vergilerden hoşlanmaz, gün gelir bir çay partisi yapıverir, neye uğradığınızı şaşırırsınız…
Bir Cevap Yazın