infomag dergisi Mayıs sayısı için Türk yazılım sektörünün nereye gittiğine dair bir dosya hazırlıyor. Benim de görüşlerimi aldılar. Aşağıda infomag’ın soruları ve benim yanıtlarımı bulacaksınız. (Sorularda Türkçe alfabesi kullanılmamasının nedeni büyük olasılıkla soruları yöneltenlerin Pardus kullanmaması olsa gerek 😉
1.yazilim sektoru urunleri ve hizmetlerinin uluslararasi ticareti hizla artmasina ragmen turkiye ne yazik ki bu ticarette cok fazla kendinden soz ettiremiyor. peki, turkiye neden bu pastadan yuksek oranda pay alamiyor?
Ticareti de iki şekilde icra edebilirsiniz: Al-sat şeklinde ya da ürettiğiniz malı/hizmeti satarak. Ben soruyu ikinci bağlamda algılıyor ve o noktadan hareketle değerlendirmeyi tercih ediyorum. İlk şekil de, özellikle entegrasyon projeleri kapsamında, önemli bir faaliyet alanı olabilir, ancak yazılım sektöründen çok bilişim sektörü içerisinde değerlendirilmelidir.
Türkiye’nin küresel yazılım pazarında söz sahibi olabilmesi için öncelikle bu pazarda kabul görecek yazılım ürünlerine ya da bu pazarda ses getiren yazılım projelerine sahip olması gerekir. Oysa bu tip ürünler ya da markalarımız yok. Öte yandan iç pazara baktığımızda yine oldukça düşük üretim ve çoğunlukla ithalat görüyoruz. Kullandığımız yazılımın, farklı araştırmalara göre yalnızca %15-20’sini kendimiz üretiyoruz.
Ben Türkiye’nin küresel yazılım pazarında bir aktör olması için birincil koşulun iç pazardaki üretim/ithalat oranlarının yükselmesi olduğunu düşünüyorum. Son tahlilde yazılım satın alma kararlarında en önemli etkenlerden birisi referanslar ve kullanıcı memnuniyeti. Küresel alıcıların sizin yazılımınızı tercih etmesi için öncelikle mevcut kullanıcılarınızdan olumlu referans alıyor olması gerekli. Bunun için de ürünlerinizin iç pazarda kullanılması şart.
2.dunya genelinde yazilim sektorunde on plana cikan ulkelerle turkiye’yi karsilastirdiginizda nasil bir tablo ortaya cikiyor? turkiye’deki yazilim sirketleri hangi alanlarda basariyi yakalamis durumda?
Yazılım konusunda ileri durumda ülkelere baktığımızda, iki farklı durum ile karşı karşıya kalıyoruz: Bir tarafta bilişim teknolojileri yaygınlığı konusunda daha geri olup de ihracat odaklı üretim yapan, diğer yanda da yukarıda bahsettiğimiz gibi ürettiği yazılımı kullanan ülkeler. İlk grupta Hindistan, kısmen Çin, son zamanlarda Pakistan yer alıyor. Bu ülkeler daha çok dış kaynaklama, üretimin kürselleşmesi ve Ar-Ge gibi konularda yüklenici konumundalar.
Yazılım devlerinin yer aldığı ABD, AB ülkeleri, İsrail ve benzerlerinde ise olan iç pazarın gereksinimlerine göre yapılan üretim ve bu ürünlerin küreselleşmesi. Bu ülkeler aynı zamanda bilişim teknolojilerinde de lider konumda olduklarından ürünlerinin küreselleşmesi konusunda fazla zorlukla karşılaşmıyorlar, zaten sektör gereksinimlerini iç pazarları belirliyor.
Türkiye’de yazılımda öne çıkan sektörlere baktığımızda da ikinci grup ülkelerle benzerliği fark etmemek olanaksız: Başta KOBİ’lere hitap eden muhasebe yazılımları ve bu kaynaktan türeyip kurumsal kaynak planlamasına (ERP) kadar çeşitlenen yazılımlar, mobil operatörlerin verdiği hizmetlere oluşturan yazılımlar ve e-devlet uygulamalarında kullanılan yazılımlar.
3.turkiye’de yazilim sektorunun gelismesi ve ihracatin artmasi anlaminda neler yapilmasi gerekiyor? turkiye’nin onundeki engeller neler? bu engeller nasil asilir?
Bu soruya vereceğim yanıt yukarıdakilerin doğal uzantısı olacak: Türkiye’de yazılım üretimini ve iç pazarda yerli yazılım kullanımını artırmadığımız sürece Türkiye kaynaklı yazılım ürünlerini dünya piyasalarında görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum.
Örnek olarak e-devlet kapısını verebilirim: İhaleye teklif veren firmaların hepsi yerli entegratör firmalar olmakla birlikte önerdikleri çözümlerin hepsi dış kaynaklı idi. Yani birileri kendi e-devlet kapılarını kurmak için zeka, emek ve para harcamışlar, bu çözümü kullanmışlar ve sonrasında referansları ile gelerek bizim e-devlet kapımızı kurmaya talip olmuşlar. Biz de çözümü kendimiz oluşturmak yerine hazır çözümlerin adaptasyonunu tercih etmişiz. Bunun yerine yerli girişimlere öncelik verseydik bir kaç yıl sonra bizim firmalarımız dünyanın farklı yerlerinde e-devlet kapısı çözümleri satıyor olacaklardı.
Kamunun alımlarını düzenleyen Kamu İhale Kanunu’nda yerli üretimi destekleyici maddeler ve hükümler var. AB sürecinde ve küreselleşen ekonomide bu tip destek ve teşvikleri gittikçe daha az kullanabilir durumda olacağız. Henüz vakit çok geç değilken bu hükümleri yerli yazılım üretimini desteklemek için kullanmak önemli bir etki yapacaktır diye düşünüyorum.
Tabi bu yolu seçmeyip Hindistan ve Pakistan gibi farklı bir beyin göçüne geçişi de tercih edebiliriz. Bu şekilde bizim yetiştirdiğimiz nitelikli iş gücü küresel aktörlerin üretim elemanları olarak görev yapar, kağıt üzerinde bir yazılım ihracatı gerçekleşir, ancak değer katan unsurlar bizim kontrolümüzde olmadığı için gelişme yalnızca zahiri olur.
4.yazilim firmalarinin en buyuk sorunlarindan biri de hala kendilerini anlatamiyor olmalarindan kaynaklaniyor. bu sorunun onune sizce nasil gecilir?
Yazılım firmalarının kendilerini anlatamamalarındaki neden, muhatapları ile aynı dili kullanmıyor olmaları. Müşteri olsun, politika yapıcılar olsun, kullanıcılar olsun karşınızdaki kişi ve kuruluşların beklentilerinin doğru çözümlenmesi ve doğru iletişim yöntemlerinin kullanılması şart. Aksi taktirde monolog yapmakla yetinir, üstüne üstelik anlaşılamamaktan yakınırsınız.
Oysa yazılım firmaları sistem çözümlemede son derece yetkin kuruluşlar, müşteri beklentilerini belirlemek ve bu beklentilere uygun çözümle üretmek zaten ana faaliyet alanları. Sanırım firmalarımız teknik olmayan konularda “tüccar” ya da “satıcı” rolünü değil de “çözüm sağlayıcı” rolünü üstlenmeye çalışsalar bu sorunlar rahatlıkla aşılabilecek.
5.savunma sanayi sektorunun yazilim sektorune katkisi hakkinda bilgi verir misiniz? savunma sanayi sektorundeki ar-ge yatirimlarinin sivil sektorde degerlendirilme firsati ozellikle yazilim sektorune ne gibi arti degerler katar?
Çok özel bir örnekten yola çıkmak istiyorum: Pardus işletim sisteminin geliştirilmesi ile ilgili ilk talep ulusal güvenlikle bağlantılı bir kapsamda ve savunma sanayi ilintili bir yuvarlak masadan çıkmıştı. Bu noktadan yola çıkılarak yapılan analizler ve geliştirilen stratejiler bizi ilk aşamada sivil sektörün kullanabileceği bir ürün gamına, Pardus 1.0 ve yakında piyasaya çıkaracağımız Pardus Sunucu 1.0’a götürdü.
Son tahlilde, özellikle jenerik teknolojilerde, savunma sektörü ile sivil sektörün beklentileri ve gereksinimleri birbirine oldukça yakın. Savunma sanayinde geliştirilen çözümlerin sivil sektöre göre yeniden konumlanması ve ikil (dual) teknolojiler üretilmesi çok mantıklı.
Bir başka örneğimiz de Pardus projesini geliştirmekte olan TÜBİTAK UEKAE’nin savunma sektörü için geliştirdiği cihaz ve çözümlerin son yıllarda, başta kamu olmak üzere, sivil sektöre sunulması.
6.esneklik ve kolay adaptasyonun yazilim sektoru icin ne ifade ettigini anlatir misiniz? kisacasi yazilim sektorunde basariyi yakalamak ve bu sektorun gelisimini saglamak adina ne tur adimlar atilmali?
Yazılım sektörü çok hızla gelişiyor, sektöre giriş engelleri çok düşük ve adapte olamadığınızda başarısızlık riski çok yüksek. Bu nedenle ufak proje grupları, dağıtık karar mekanizmaları, hızlı ürün geliştirme çevrimleri, fikri mülkiyet oluşturmaya odaklanmış bir strateji bu sektörde başarının olmazsa olmazları.
Yazılım devi Microsoft’un Vista ile ilgili gecikme nedeniyle yaşadığı sıkıntılara baktığımızda bu özelliklerin yalnızca küçük ve yeni firmalar için değil, küresel devler için de geçerli olduğunu görebiliyoruz.
Tüm bu özellikleri bir araya getirdiğimizde bir kez daha vurgulamamız gereken, değer katan ve fikri mülkiyet yaratan dinamik ve esnek yapılanmalara doğru yönelme gereği…
7.sizce gelecekte turkiye’de yazilim sektoru nereye dogru gidecek? gercekten turkiye’nin kalkinmasinda onemli bir rol oynayacak mi? neden?
Buna karar verecek olan bir yanda sektör, diğer yanda da sektördeki alıcı konumundaki aktörler. Eğer iç pazarda yerli yazılım ürünlerinin kullanılması, bu sayede yazılım ücretlerinin katma değer yaratır hale getirilmesi ve buralardan elde edilen deneyimlerle yazılım ürünlerinin küresel pazarda kabul görür hale gelmesi zincirini izleyebilirsek doğru noktalara gelebiliriz. Görev, başta kamu, satın alanlara düşüyor…
Öte yandan kesinlikle ihmal etmemiz gereken genç nüfusumuzu iyi eğitmek, bilişim okur yazarlığını geliştirmek ve üretici ve yaratıcı düşünceyi ödüllendirmek olacaktır.
Diğer ilgililerin yanıtları için dergiyi alacaksınız…
Bir Cevap Yazın