Zıllullah-ı f’il arz: Taammüt mü, Tesadüf mü?

Fen Lisesi’nde okudum -o zamanlar tek bir Fen Lisesi vardı- sonraki adı ile Ankara Fen Lisesi. Amerikalıların kurduğu, efsanevi hocaları olan, 2 yılda lise müfredatının bitirildiği Fen Lisesi… Dolayısı ile “sosyal” derslere, örneğin Tarih’e pek değer verilmezdi. Okul da vermezdi, dolayısı ile biz de vermezdik. Ha, versek ne olacak, müfredat ve kitaplar vb ne haldeydi, ayrı konu. Neyse, doğru dürüst tarih okumadan, öğrenmeden geçti vakitler; sonra da teknik üniversite, herşey hard, herşey teknik… İtiraf edeyim, sonrasında ben de fazla ilgi duymadım bu “soft” konulara.

Eksiklik tabii ki; ve kimi zamanlarda basit Google aramalarının kapatmakta yetersiz kaldığı bir eksiklik. Son yıllarda biraz daha fazla tarih okumaya çalışıyorum; hem yakın, hem de uzak tarih. Hiç olmamasındansa geç olması evladır… Geçtiğimiz aylarda çeşitli mecralarında bir tarih kitabının tanıtımını, hatta reklamını sık sık görmeye başlayınca bu eksikliğimi, hem de daha yoğun olduğu Osmanlı bağlamında azaltma fırsatı geçti elime.

Kitap şu: Alan Mikhail: God’s Shadow Kapağında temel tezinin özeti var zaten: “Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Dünyanın Kuruluşu”. Ben ki ortamlarda Osmanlı’yı kısaca “gereğinden uzun sürmüş tatsız bir şaka” şeklinde tanımlarım; bu tez tahrik, hem de cezb edici geldi… Yazarın akademik unvanı (Yale Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı) da ciddiye alınmasını şart koşuyor. Audible’dan aldım, başladım okumaya (=dinlemeye, sesli kitap konusunu yazacağım sonra)…

Kitap 16. yüzyıl ortalarından Selim’in ölümüne Avrupa, az Amerika, az Orta Doğu ve özellikle Osmanlı memleketini anlatıyor. Kimi zaman Osmanlı’dan uzaklaşıp dünyanın başka köşelerine uzansa da hep ve hızla bağlantıyı Osmanlı ve Selim’e getiriyor. İspanya’da Isabella ile Ferdinand, Akdeniz’de ve Atlas Okyanusu’nda ve Magrip’te Columbus, İtalya’da Macchiavelli, Amerika’da Cortez, Almanya’da Luther… Herşeyin merkezine Osmanlı ve Selim oturuyor! Hristiyan Avrupa Müslüman Osmanlı takıntısı ile yapıyor herşeyi, yeni kıta Amerika’nın köle politikasını Osmanlı korkusu şekillendiriyor, Amerika’da ilk köle isyanını Müslümanlar başlatıyor… Prens de Osmanlı ile ilintili, Reform da… Tahta geçtikten sonra Edirne’nin ötesine gitmemiş Selim hem zaman ında, hem de yüzyıllar ötesinde Avrupa’yı ve tüm dünyayı şekillendiriyor.

İki ihtimal var: Bir; Mikhail’in anlattığı büyük değişimler yalnızca eşzamanlı oluşumlar, herhangi bir sebep sonuç ilişkisi yok. İki; Mikhail’in yazdıklarının temeli var, gerçekten de Selim ve Osmanlı çağını ve sonrasını şekillendiriyor, yani ana tezin deyişi ile “modern dünyayı kuruyor”. Tarihte ve günümüzde hep olduğu gibi bu konuda da tam beyaz ya da tam siyah değil durum; bir gri. Aslında yanlış şık, tesadüf teorisi; o zamanın süper güçlerinden Osmanlı’nın ve ilişkilerinin dünyadaki diğer gelişmeleri etkilememesi söz konusu değil. Ama ikinci ihtimal, taammüt teorisi de fazlasıyla beyaz, çok inandırıcı değil. Doğru yanıt gri, Osmanlı çağında Avrupa’yı derinden etkilemiş olsa da Avrupa’da olan ve yapılanları tümüyle Osmanlı’ya (Mikhail’in tezinde Selim’e) bağlamak olacak şey değil.

Kitabın kapanış bölümünde esrar perdesi aralanıyor: Bu bölümün başrolü Recep Tayyip Erdoğan’da! Osmanlı’ya verdiği önem, Yeni-Osmanlıcılık, Hilafet… Hele bir de konu Fettullahçılar’la AKP arasında Selim’in mirası etrafında dönen bir gizli operasyonlar hikayesine dayanınca tadından yenmiyor! Kapaktaki tez tamamlanıyor: “Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu, Modern Dünyanın Kuruluşu; Erdoğan ve Osmanlı Mirasının Devri”… ağızdaki bakla çıkıyor! Sönsöz’ü okumaya başlayınca daha ilk sayfada bilmece çözülüyor: Kitabın amacı bir tarih tezi ortaya koymak değil, Erdoğan’ın Osmanlı mirasını devralmasına “objektif” bir temel oluşturmak! Özellikle Fettullahçılar’ın tasviyesi sonrasında Türkiye’nin yumuşak güç konusunda yaşadığı zaafiyeti gidermek için birebir… Böylesine sağlam bir kariyeri ve pozisyonu olan bir tarihçinin böylesi bir operasyonda aparatçik olarak kullanılması şaşırtıcı, ama tüm kurgu hayli akla yatkın!

Kitap okunmalı (ya da dinlenmeli) mı? Bence evet, Osmanlı’nın yükselişi ile Avrupa’nın bu yükselişe şaşkınlık, biraz kıskançlık ve hayli korku ile bakışını izlemek açısından hoş bir hikaye. Ama herşeyi Selim’e ve Osmanllı’ya bağlama, kitabın ana menkıbesi de olsa, çok ciddiye alınmadan okunmalı. Hele Piri Reis’in haritası kurgusu çok etkileyici, sırf yıllar ve fersahlar aşan bu anekdotu zevkle ve heyecanla okumak yeter…

Kitap, yayınlanmasının ardından ciddi tarihçiler açısından ciddi ve zaman zaman sertçe eleştirilmiş. Osmanlı tarihçici Caroline Finkel, eleştirisine Kainatın Efendisi mi? başlığını atarak kibarca bir soru işareti eleştirmiş. Cornell Fleischer, Cemal Kafadar, Sanjay Subrahmanyam üçlüsü kibarlığı elden bırakıp Sahte Küresel Tarih Nasıl Yazılır diyerek sağlı-sollu girişmişler.

Mikhail ne yazmış, ötekiler ne demiş… koştururken ilginç bir kitaba daha rastladım: Useful Enemies: Islam and The Ottoman Empire in Western Political Thought, 1450-1750. Aldım, indirdim, dinledim… Zaman zaman fazlasıyla akademik, tekdüze ve sıkıcı olsa da çokça yararlı bir eser! Kısaca özetlersek, Avrupa çoğu zaman kendi içerisindeki çekişme ve kavgalarda Osmanlı ve İslam’ı bir mihenk taşı olarak kullanmış, çoğu zaman kötü anlamda. Mezhepler ve devletler biribirine “sizin yaptığınızı Osmanlı/İslam yapmaz” derken Osmanlı/İslam güzellemesine başlayayazmışlar. Bu ölçme-biçme Aydınlanma’ya uzanan macerada Avrupalı düşünürlerin edevat çantasında sürekli yer almış. Diğer yanda da bildik Game of Thrones, özellikle güçlü Habsburg’a karşı güçlü Osmanlı ile ittifak yapmak/ittifak aramak reel politik açısından makul, ve hatta makbul sayılmış. Noel Malcolm’un Useful Enemies’ini tavsiye ediyor muyum? Mehh, emin değilim. Burada da kötü para iyi parayı kovuyor galiba; Mikhail’in çarpık kurgusu Noel’in dakik tarihçesini solluyor 😜

Başlığa gelelim, Fen Lisesi’nde edebiyat dersimize giren merhum eski Genel Kurmay Başkanı Celal Tural’ın eşi, merhum (?) Suna Tural her ne kadar edebiyat öğretmese/sevdirmese de kulağımıza kimi teferruatı ilk fısıldayan kişiydi. 40+ yıl sonra aklımda kalanlar arasında Halife-i Ruy-ı Zemin ve, evet bildiniz, Zıllullah-ı F’il Arz , evet yine bildiniz God’s Shadow (on Earth), yer alıyor. Rahmet istemiş demek ki…

“Zıllullah-ı f’il arz: Taammüt mü, Tesadüf mü?” için bir cevap

  1. […] bir yıl önce Osmanlı üzerine iki kitap için birkaç satır yazmıştım, Zıllullah-ı f’il arz: Taammüt mü, Tesadüf mü? Arada tarih üzerine okumalara devam etmeye çalıştım, ama son derece kayda değer bir adım […]

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: