Doğa-insan-teknoloji sacayağına oturan sporlardan hoşlanıyorum; özellikle arkasında sağlam bir hikayesi olan, ciddi ve çok disiplinli bir takım çalışması gerektiren… Formula 1 örneklerden birisi: Teknoloji harikası bir otomobil ve bir sürücü… yerçekimi, sürtünme, merkezkaç “kuvveti”, türbülans gibi kuvvetlere karşı mücadele ediyorlar; tabii ki diğer otomobil+sürücü takımlarına da… Le Tour bir diğeri: Son derece iyi tasarlanmış ve ayarlanmış bir bisiklet ve üzerinde bir atlet… yüzlerce km’lik yol, tırmanışlar, inişler, sprintler… Bir ay süren bir öldüresiye bir mücadele… Ne yazık ki iki favori sporumun da son birkaç yılda suyu çıktı: Formula 1’de Red Bull-Renault‘un geliştirdiği rakipsiz otomobil ve Vettel‘in (Schumi kadar olmasa da) çizgiüstü sürücülüğü ile sezonun bitişine haftalar kala “yarış bitti”… Le Tour ise rezalet bir illetle boğuşuyor: doping… Hala her iki yarışı da izliyorum, ama eski keyfi vermiyorlar.
Yeni gözdem biraz daha farklı: Açık deniz yat yarışları! Bir grup arkadaşlar kendimizce yelkenli eğitimi ile rüzgarın kokusuna, denizin tadına aşinalık kazandık bir yıldır. Bir yandan mavi yolculuk gibi son derece cazip bir tatil seçeneğinin kapıları “kendin pişir-kendin ye” açıldı önümüze, öte yandan, ki beni daha fazla heyecanlandıran, yat yarışları dünyası ile tanışıklık oluşturdu. Günün birinde -yakın olur, uzak olur, ama günün birinde- bir yat yarışı ya da regatta’ya katılacağım, kafaya koydum. Öte yandan da profesyonelleri izlemeye çalışıyorum zaman buldukça. Efsanevi Sydney-Hobart yarışı mesela… Ya da yine efsanevi Volvo Ocean Race, ya da eski adıyla Whitbread Round the World Race.
Paul Todd / Volvo Ocean Race
Mükemmel tasarım ve teknoloji ürünü 70 ayaklık (21,5 metre ediyor) Volvo Open 70 tekneler işin bir ucu. 40 knot’lık (knot yazılır “nat” okunur, mil/saat karşılığı hız birimi, anımsatalım: 1 deniz mili de 1.852 m) rüzgarlarla başa çıkıp 24 saat ortalama 25 knot’lık hız tutturabilen bu zarif ve güçlü tek gövdeliler, dokuz aylık yarışta, zorlu güney okyanuslarında 40.000 mil üzerinde yol gidecekler. Tekne, hem zayıf hem de kuvvetli rüzgarlarda, rüzgaraltına ve rüzgarüstüne, yüksek hızla seyredebilecek bir arma ve yelken tasarımına sahip. Dar apaz seyirde rüzgar hızının üzerinde seyretmek mümkün! Teknenin oynar salmaları sayesinde şaşkınlık veren açılarda denge ve performansı en üst düzeye çıkararak seyir yapılabiliyor. Bu bilgilere bakınca hemen tüm önemli tek gövdeli hız rekorlarının Volvo Open 70’ın elinde olmasına şaşmamak gerekli.
Yann Riou/Groupama Sailing Team/Volvo Ocean Race
İkinci unsur ekip. 11 kişiden oluşuyor bir Volvo Ocean Race ekibi: Skipper (dümenci yani), navigator (yani seyirci), 4 havuzluk trimci (arka havuzlukta yelken ayarlarını yapan abiler), 2 başüstü (en önde dalgalarla boğuşan, ön yelkenlerle uğraşan adamlar), takımdan takıma değişen 2 muhtelif işlerci (trimci ya da taktisyen ya da nöbetçi kaptan) ve MCM (yani Media Crew Member, yani Mürettebat Muhabiri). Ekibin her bir etapta 20 gün civarında okyanus seyri yapacağı düşünüldüğünde bu elemanların pek çok işi daha yapması gerekiyor: İki kişinin uygun tıbbi eğitimi var, acil müdahaleler tekneden yapılıyor; bir yelken tamircisi var; bir de ustabaşı mekanikçi, teknenin acil ve ufak tamirlerini de ekip yapıyor. MCM fotoğrafçı, kameraman, editör, yönetmen, muhabir, sosya ağ elemanı olmanın yanında ahçı ve bulaşıkçı da… Gerçi pişirme işi donmuş kuru hazır yemeklere sıcak su eklemek kadar basit, ama bunu 24 saat çalışan ekip için ve her türlü seyir koşulunda yapmak gerekince işler çetrefilleşiyor. Teknedeki koşullar hayli zorlayıcı: Sıcaklıklar -5 ile 40 derece arasında değişiyor, dalgalı seyirde tüm hatch’ler (kabin pencereleri) kapatılıyor ve kimi zaman kabin dayanılmaz bir hal alıyor, 24 saat boyunca birilerinin güvertede olması gerekiyor, rahatsız ranzalar dönüşümlü olarak kullanılıyor, herkesin yalnızca iki takım yelken kıyafeti var, vesaire. Tabii dev dalgalar arasında, tipiye varan fırtınalarda, sürekli ıslak bir şekilde dümen tutmak, yelken toplamak ve trim yapmak da var, hatta yarış zaten bu! Ekibin tüm elemanlarının bedenen ve ruhen sağlam olmaları ve aylar boyunca sağlam kalmaları şart. Ekibin gerçekten bir takım olması, birlikte hareket etmesi yaşamsal önemde…
Amory Ross/PUMA Ocean Racing/Volvo Ocean Race
Sonra yine teknolojiye ve yine insana dönüyoruz: Rota ve taktik belirleme. Her etap 5-6.000 mil mesafede iki liman arasında 20 gün civarında bir yolculuk. Bu zaman ve alanda hava durumunun değişiklikleri takımlar arasındaki birkaç dakikalık, birkaç millik farkları oluşturmak için temel fırsatlar. Rakiplerinizin bilmediğini bilmek, onlardan önce harekete geçmek ve planladığınızı gerçeğe dönüştürmek zorundasınız. Bunun için öncelikle olabildiğince fazla bilgiye ihtiyacınız var: Önünüzdeki 20 gün boyunca bu geniş alanda hava nasıl olacak, nerede rüzgar esecek, nerede duracak, nerede dalgayı kafadan alacaksınız, nerede fırtınanın göbeğinde kalırsınız… Bu bilgiler sürekli karadan tekneye akıyor, her an ekibin kullanımına hazır durumda. Bu noktada navigator ve co-navigator’lerin önemi ortaya çıkıyor. Bu abiler hava durumu falına bakıp teknenin hangi yoldan gitmesi gerektiğine karar veriyorlar. Skipper ile birlikte alınabilecek ve alınmayacak riskleri belirliyorlar. Bir risk almışlarsa ve çarşıdaki hesap evdekine uymuyorsa ne zaman vazgeçmeleri gerektiğine karar veriyorlar. Sürekli rakiplerini izleyip avantaj elde etmeye çalışıyorlar.
Evet, mükemmel bir tekne, fişek gibi bir ekip ve durmadan işleyen bir (dizi) beyin. Karşılarında Neptün’ün elinde ne varsa üzerlerine saldığı (ya da salmadığı) doğa güçleri. Harika bir kombinasyon değil mi? Kesinlikle…
Volvo Ocean Race üç yılda bir düzenleniyor. 2011-2012 serisi Kasım ayında İspanya’nın Alicante limanında başladı. Sırasıyla Güney Afrika’da Cape Town, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Abu Dabi, Çin’de Sanya, Yen Zelanda’da Auckland, Brezilya’da Itajai, Amerika Birleşik Devletleri’nde Miami, Portekiz’de Lizbon, Fransa’da Lorient limanlarına uğranacak. Yarış İrlanda’nın Galway limanında sona erecek. Uzun ve zorlu açık deniz etapları yanında her limanda bir de limaniçi yarışı var, özellikle seyir amaçlı. Yarışa altı takım katılıyor: Franck Cammas liderliğinde Groupama (Fransa), iki olimpiyat madalyalı ve son Volvo Ocean Race birincisi Ian Walker önderliğinde Abu Dhabi Ocean Racing (Birleşik Arap Emirlikleri), Ken Read skipper’lığında PUMA Ocean Racing powered by BERG, Chris Nicholson ve ekibi ile CAMPER with Emirates Team New Zealand, iki kez Volvo Ocean Race kazanmış Mike Sanderson yönetiminde Team Sanya (Çin) ve iki olimpiyat madalyalı efsanevi skipper Iker Martinez ile Team Telefonica (İspanya).
İlk iki etap sonunda her iki etabı da önde bitiren Team Telefonica 66 puanla önde götürüyor yarışı. CAMPER 58 ve Groupama 42 puanla izliyorlar onları. Üçüncü etap bugün Adu Dabi limaniçi yarışı ile başlayacak. Yarın da ekipler Sanya için çıkacaklar. (Daha doğrusu Somalili korsanlara bulaşmamak için kısa bir sprint yarışı sonrasında bir gemiye yüklenecekler ve Hint Okyanusu’nda bilinmeyen bir limana taşınacaklar, yarış oradan yeniden başlayacak.)
Volvo Ocean Race haberleri için en doğru yer resmi site, volvooceanrace.com. Haberler videolar, fotoğraflar ve en önemlisi sık sık güncellenen zengin canlı veriler ve canlı yayın. Görebildiğim kadarı ile Digiturk’te Sports TV HD bir miktar yayın yapıyor, mesela bugün limaniçi yarışını verecekler. Özellikle yelkenle ilgilenenler için aylık yelken/yat/tekne dergilerini tavsiye edeceğim, özellikle Yelken Dünyası ile Motorboat and Yachting.
Merak edenlere, ilgi duyanlara tavsiye ederim; insan ve teknolojinin doğa ile kapışmasını izleyin. Daha da işin içine girmek isteyenlere sanal alemde nasıl dünya turu yaparlar, gelecek sefere de onları yazayım…
Not: Yazının başlığı bir yelken cümlesi. Kavança bir çeşit dönüş, rüzgaraltına yapılıyor, dikkat ve hassasiyet gerektiriyor. Alesta ise hazır anlamına geliyor. Neticede “alesta kavança!” skipper tarafından havuzluk elemanlarına “kavança atmaya hazır olun” manasında söylenen (daha doğrusu haykırılan) bir söz. Havuzluktan tüm “alesta!”ları (“hazırım” manasında) alan skipper bu kez “kavança!” der ve dönüş icra edilir…
Bir Cevap Yazın