Bugün, Microsoft Platform Stratejileri Genel Müdürü ve açık kaynak laboratuvarının (OSSL) başındaki şahıs Bill Hilf‘in Bilgi Üniversitesi’nde Microsoft ve açık kaynak (ve özgür yazılım) üzerine verdiği semineri izleme fırsatı buldum. Bill Hilf, deyim yerindeyse, “karanlık tarafa geçenler”den birisi; daha öncesinde IBM’in Linux ve açık kaynak (ve özgür yazılım) stratejilerini yöneten kişiymiş. Slashdot’da da epey kulakları çınlatılmış kendisinin…
Hilf konuşmasının en başlarında “Microsoft’un bir özelliği vardır: Biz iş birliği yaptığımız her şirketle rekabet ederiz, her rakibimizle bir iş birliğimiz vardır.” diyerek açık kaynak camiası dışını da hayli ilgilendiren bir vurgulama yaptı. Fiili tekel durumu nedeniyle bu hal kaçınılmaz görünüyor. Daha da önemlisi, hangi iş ortağı ile ne zaman rekabete girişeceğine Microsoft karar veriyor ve eyleme geçiyor, bunun tersi bir örnek yok ortalıkta. İsterseniz ERP yazılımı üretenlere, veri madenciliği yazılımı üretenlere ve anti-virüs üreticilerine sorabilirsiniz 🙂 Alın size açık kaynak ve özellikle özgür yazılımın karşısına hemen her zaman diktikleri “Kodlarınız açıksa gelir akışından nasıl emin olabilirsiniz ki?” sorusunun bir varyasyonu: “Windows üzerinde çalışan yazılım (hatta Windows ile çalışan donanım) üretiyorsanız Microsoft’un ne zaman rakibiniz haline geleceğini nasıl bilebilirsiniz ki?” Özel olarak açık kaynağı kastederken Hilf, “Biz süreçlerle ya da topluluklarla rekabet etmeyiz, ürünlerle ve şirketlerle rekabet ederiz.” diyerek camiaya sıcak mesajlar gönderiyordu.
Neyse, konuya dönelim. Hilf, OSSL’in amacı ve Microsoft içerisindeki işlevini üç maddede topladı: Teknolojiyi anlamak, kültürü anlamak ve değişim ajanı olmak. 300 civarında farklı donanımda 50 civarında farklı işletim sistemi ve dağıtım koşturan, özellikle Unix deneyimli, açık kaynağa aşina koca bir gruptan bahsediyoruz. “Teknolojiyi anlamak” özellikle birlikte çalışabilirlik konusunu içeriyor… “Kültürü anlamak” bana daha çok üniversite kapılarında simit satan gizli polisleri anımsattı. Microsoft’un özgür yazılıma karşı girişeceği harekatları planlamasa bile, uygulanmasında önemli rol oynayan bir ekip… “Değişim ajanlığı” ise Microsoft geliştirici ve ekiplerinin açık kaynak kültürünün çeşitli unsurlarından yararlanmalarını işaret ediyor.
Hilf, PHP konusunda açık kaynak şirketi (?!) Zend ile yaptıkları işbirliğini şöyle açıkladı: PHP geliştiricilerinin %75’i Windows platformunu kullanırken PHP sitelerinin %75’i diğer platformlarda çalışıyormuş. Bu performans sıkıntısını gidermek için iç kaynaklara ek olarak bir açık kaynak şirketi olan Zend ile birlikte çalışmışlar ve ciddi performans iyileştirmeleri elde etmişler. Özellikle Microsoft’un kendi PHP motoru ile Zend arasındaki performans farklarını gösteren slayt çarpıcıydı, Microsoft: “Açık kaynak camiasının yaptığı yazılım benimkinden daha iyi. Benim aynı şeyi üretmem dış kaynaktan sağlamamam göre çok daha uzun sürecek ve pahalıya mal olacak. Sizin destek konusunda da iyi olacağınıza güveniyorum. Hadi iş birliği yapalım!” diyordu net olarak. Evet, iş birliğini camia ile değil, bir şirket ile yapıyordu. Ama ha Ali Veli, ha Veli Ali…
Hilf OSSL’in amaçlarından birinin açık kaynak ile sahipli yazılım arasındaki “polarizasyonu azaltmak” olduğunu söyledi. Açık kaynağın ileride tercih edeceği en yaygın platformun Windows olacağına inandığını belirtti. Bunun zaten Windows’un gizli formülü (“Yeter ki beni kullansınlar…”) ile de uyuştuğunu söyledi.
Bill Hilf, genel olarak makul ve mantıklı bir kişi izlenimi yarattı bende. Evet, şirketini seviyor pek çok Microsoft çalışanı (ve pek çok eski çalışanı) gibi; evet Microsoft ürünlerini de seviyor ve beğeniyor. Ama her güzelin bir kusuru vardır, değil mi?
Fakat sorular esnasında sıra Microsoft-Novell anlaşmasına geldiğinde bu olumlu izlenimlerim sarsıldı. Bill Hilf bir anda kurumsal ağızla konuşmaya, kendisinin ne derece inandığı belli olmayan bir söylem kullanmaya başladı. Microsoft aşkı bu durumu kısmen gizliyordu, ancak böylesine akıllı (olması kuvvetle muhtemel) bir arkadaşın böylesine sığ ve kıymeti kendinden menkul bir tezi kabullenmesi pek kolay değildi. Hilf kısaca şunu söyledi: “Başka şirketlerle de patent değişimi yapıyoruz, burada bir anormallik yok. Ticari amaç gütmeyen açık kaynak geliştiricileri ve Novell müşterilerini patentlerle ilgili olarak dava etmeyeceğiz. Ama bizim de fikri mülkiyetimizi korumamız gerekli.” Microsoft’un olası özgür yazılım patent ihlalleri ile ilgili olarak bu ihlali yapan özgür yazılım camiasını değil de özgür yazılımları ürün haline getiren şirketlerden yalnızca birini muhatap alıyor olması, daha önce de vurguladığım gibi, en hafif deyim ile, hayli çarpık. Mealen “Novell’den başka kimse Linux satmasın, çizerim!” diyor.
Bir de izleyicilerden birinin “Özgür yazılım bir devrimdir, açık kaynak ise bir dalga…” sloganı ile süslediği “Neden açık yazılım diyorsunuz da özgür yazılım demiyorsunuz” sorusuna “Ben işin felsefesi ile ilgilenmiyorum” abukluğunda bir yanıt vermesi olmadı. Teknik konular kadar işle ilgili konulara da hakim olan Hilf’in çok iyi bilmesi gerektiği gibi özgür yazılım-açık kaynak ayrımı felsefi bir ayrım değil, doğrudan fikri mülkiyetin nasıl üleştirildiği ile ilgili bir iş (business) ayrımı. Ama bu konularda gelecek zamanlarda daha çok yazacağım nasılsa…
Sonuçta özetin özeti: Microsoft, açık kaynak (ve özgür yazılım) hareketinin yazılım sanayini ve kendi işini derinden etkileyecek bir rotada gittiğinin farkında. Ama potansiyel tehdidin büyüklüğünü, bu hareket ile nasıl başa çıkarken izlemesi gereken stratejiyi, vb. henüz belirleyememiş. Yalnızca “Bir cisim yaklaşıyor!” diye bağırmakta şu sıralar…
Bir Cevap Yazın